Son yıllarda kalıcı makyaj alanında bazı özellikle yurt dışı merkezli yapılarda “eğitim” kavramı; mesleki yetkinlik kazandırmaktan çok, sistem içi hiyerarşi, ünvan dağıtımı ve ürün/süreç satışı odağında kurgulanan bir modele dönüşebiliyor.
Dışarıdan bakıldığında lüks oteller, sahne düzenleri, yüksek prodüksiyonlu sunumlar ve parlak sertifikalar etkileyici görünebilir. Ancak öğrenciler açısından asıl kritik soru şudur:
Bu yapı size mesleği gerçekten öğretiyor mu, yoksa sizi sisteme bağlayıp yukarıya doğru para akışını besleyen bir düzene mi çekiyor?

Bu tip yapılarda gelir modeli çoğu zaman “nitelikli eğitim” yerine şu unsurların birleşiminden beslenir:
Bu tür yapılarda sistemin kuralları ve ünvan kademeleri çoğu zaman kamuya açık şekilde anlatılır; hatta belirli kurallara uyulmaması halinde ünvanın geri alınabileceği açıkça belirtilir.
Bu yapı, klasik bir eğitim kurumu olmaktan ziyade platform–ekosistem mantığıyla yönetildiğinde; öğrencinin odağı “meslekte ustalaşma”dan “sistemde kalma ve yükselme”ye kayar.
Saadet zinciri benzeri düzenlerde en belirgin psikoloji şudur:
Kişi sisteme girer, yüksek bir ücret öder; ardından “bu para boşa gitmesin” kaygısıyla sistem içinde ilerlemeye çalışır. İlerleyebilmek için de çoğu zaman şu hedefler teşvik edilir:
Bu noktada eğitim, bir mesleki formasyon süreci olmaktan çıkar; sisteme bağlılık ve performans göstergesine dönüşür. Öğrenci de kendini, istemeden de olsa, “yeni kişi sokma” ve “ağ büyütme” davranışının içinde bulur.
Bu durum, eğitim sektörü açısından son derece sakıncalı bir kırılmadır.
Kalıcı makyaj;
gibi kritik riskleri olan bir alandır.
Bu nedenle;
tam anlamıyla öğrenilmesi mümkün değildir.
Bazı yapılarda çevrim içi eğitim platformları ve mobil uygulamalar; seviye ilerleme, ünvan ve sertifika üretiminin ana mekanizması olarak sunulmaktadır. Hatta kimi anlatımlarda 1–2 günlük yüz yüze etkinliklerden sonra, sistem içi uygulama seviyeleriyle ilerleme vurgusu öne çıkarılmaktadır.
Buradaki temel sorun şudur:
Online destek, eğitimde yardımcı olabilir.
Ancak online yapı ana omurga haline gelip ünvan dağıtımına dönüşürse; ölçme–değerlendirme, vaka çeşitliliği, model üzerinde doğru uygulama ve hatanın anında düzeltilmesi gibi kritik unsurlar zayıflar.
Sonuçta sertifika ve ünvan büyür, yetkinlik aynı hızla büyümez.
Öğrencinin mutlaka sorması gereken açık sorular vardır:
Eğer bu soruların yanıtları muğlaksa, ünvanlar çok hızlı dağıtılıyorsa ve değerlendirme süreci şeffaf değilse; bu yapı eğitimden çok algı ve satış düzenine yaklaşır.
Bazı oluşumların iletişim dilinde şu tür iddialar öne çıkmaktadır:
Bazı organizasyonlar kendilerini “uluslararası platform” veya “şampiyona” olarak konumlandırmakta ve “dünya ünvanı” gibi iddialı ifadeler kullanmaktadır.
Yarışmalar elbette sektöre görünürlük ve motivasyon sağlayabilir. Ancak yarışma ve ünvan dili, eğitim gibi pazarlanıyorsa öğrencinin odağı dağılır.
Ünvan, eğitim değildir.
Yarışma başarısı, mesleki formasyonun yerine geçmez.

Bir programa kayıt olmadan önce şu 10 soruya net yanıt alın:

Kalıcı makyaj;
1–2 günde, online ağırlıklı bir sistemle, ünvan dağıtarak “meslek sahibi” olunabilecek bir alan değildir.
Eğer bir yapı sizi eğitimle değil; ünvanlarla, platform seviyeleriyle, ürün paketleriyle ve “sistemde kalma” baskısıyla yönetiyorsa; bu, eğitim değil ticari bir ekosistem olabilir.
Böyle ekosistemler de çoğu zaman saadet zinciri benzeri davranışlar üretir: Yeni girişler teşvik edilir, alttakilerin ödemesiyle üsttekilerin kazancı büyür.
Öğrencilerimizi;
Gösteriye değil müfredata, ünvanlara değil yetkinliğe, hızlı sertifikaya değil denetlenebilir eğitime odaklanmaya çağırıyoruz.